×

Bilirkişilik Anıları Bölüm-4



Bilirkişilik Anıları
Bölüm-4
“En iyi savunma inandığın konuda yaptığın öz savunmadır”


H. Avni Gündüz
 
Fazla bilirkişilik yapmadım, erken kurtuldum diye düşünürken çeşitli konularda bilirkişiliğe çağrıldığım aklıma gelip su yüzüne çıkıyor. Bunlardan bir tanesi de tarafların birbirleriyle hiç diyaloğa girmeden yıllarca süregiden davalara örnek olabilir.

Sıcak bir yaz günü. Temmuz sonu ağustos başı olabilir çünkü TEDAŞ Elektrik Atölyesinde normal kıyafetle durulmuyordu. Hepimizin üzerimizi değiştirdiğimiz birkaç tişörtü vardı.  Büyük trafo fanlarını çalıştırıyorsak da o kadar serinletmiyordu. Yine bir telefon çağrısıyla Kemalpaşa Adliyesinde bilirkişiliğe çağrıldım. Çok kısa bir süre vardı duruşmaya. Konuyu anlamak için süre yetersizdi. Gidince dosyadan öğrenecektim. 

 
Kemalpaşa denince bizim için akla gelen ilk isim Mükremin Bey olduğundan onu arayıp davanın kabaca ne olduğunu (Önemli mi? Değil mi?) öğrenebilirse bildirmesini rica ettim. Şahıslar arası elektrik hattı anlaşmazlığı imiş.

Birkaç gün sonra adliyeye gittim. Hâkim bey hazır olunca mahallinde duruşma yapacağını ve bahçede beklememi söyledi mübaşir. Bir müddet bekledim. Hâkim bey yanında daktilosuyla gelen kâtip ve etrafında birkaç kişi bir minibüse doluştuk. Önümde iki kişi var ve birbirlerini iyi tanıdıkları belli çünkü çeşitli adli konulardan bahsederek sohbet ediyorlardı. Meğerse birisi davacının diğeri davalının avukatı imiş. Birisinden dava dosyasını isteyip üstünkörü incelemeye çalıştım.

Aşağı Kızılca taraflarında bir yere saptık. Bir çiftlik binasının yanında durduk. Masa getirildi. Kâtip bey daktilosunu kurdu. Eski daktiloları bilirsiniz, tuşlara bastıkça çat çat diye ses çıkarır, sonra satır dolunca yandaki kolu iterek (onun da ayrı bir sesi vardır) alt satıra geçilir. Hızlı yazabilenlerin çıkardıkları sesler hele birkaç daktilo varsa orkestra gibi olur. Hâkim beye de tahta bir sandalye getirildi. Sırayla davacı ve davalıları çağırıp ifadelerini almaya başladı. 

Ben de dava dosyasını (avukattaki dosyayı) tekrar inceledim. Konu, o sıralarda yaygın bir uygulama olan tarımsal aboneliklerin bir araya gelip kendi hatlarını yapmaları ve TEDAŞ’a devretmeleri idi. Vatandaşlar bir araya gelip AG hatlarını yapmışlar ancak çitlik binasının sahibi ortaklık payını ödememiş. Diğerleri de mahkemeye başvurup bu vatandaşın yaptıkları hattan elektrik almamasını istemişler. Parayı vermedi, düdüğü de çalmasın diyorlar ama binada elektrik var. TEDAŞ abone yapmış.

Çiftlik binasının tam karşısında, hâkim beyin oturduğu masanın sağ tarafında bir trafo var. Buradan çıkan AG hattından birisi bizim dava konusu olan 5-6 direklik hattı besliyor, diğeri başka yerleri. Bina sahibi öteki hattan enerjisini almış ve davacıların yaptığı hatta da katılım payını ödememiş. Bizim hattı takip ettim. Üzerinde abonelik yok. Hat bomboş. Çiftliğin arka taraflarına doğru uzanıyor ama çiftlikle hiçbir branşman bağlantısı yapılmamış. Yani dava konusu ortada yok. Bu hattan enerji almasın diyorlar ama hattan zaten bağlantı yapılmamış.

Hâkim beyin yanına döndüm. Ortalıkta ağustos böceklerinin sesi, bunaltıcı sarı sıcak, hâkim bey açık yakasından bir mendil ile terini silmeye çalışıyor. Karşısında ifade aldığı birisi. 

“Hâkim bey” dedim,” bir şey söyleyebilir miyim?” “Sen bekle bilirkişi” dedi sertçe, “sıra sana da gelecek”. Sesimi çıkaramadım. Onbeş dakika falan sonra “bilirkişi gelsin” dedi yine sertçe. “Dosyaya baktın mı? Yerini gördün mü? “Diye sordu. Ben gayet yumuşak bir sesle, “hâkim bey dedim dava konusu ortadan kalkmış. Hattın üzerinde bağlantı yok” dedim. “Bakınız sağ tarafınızdaki hattan çiftlik binası elektrik almış, dava konusu hat ise sizin sol tarafınızda ve üzerinde abone yok. Yani davacının dava ettiği konu zaten oluşmamış” dedim.

Hâkim beyin gözleri hiddetle açıldı. Davalıya sordu “bu hat size gelen mi?” diye. Şapkası elinde olan davalı “evet efendim, başka da hattımız yok” dedi. Sonrası ise avukatlar için bir felaket oldu. Adeta açtı ağzını yumdu gözünü.

Sonra kâtip beye döndü:
“Yaz” dedi.  “  ….. olduğundan davanın sonlandırılmasına, boş olan hattın sökülmesine ve satılmasına, satılan paranın bilirkişiye verilmesine..” 

Sessizce toplanıldı ve minibüse binildi. Kemalpaşa’ya gelince eski bir tanıdığa rastladım. Atatürkçü Düşünce Derneğini yeni yerlerine taşımışlar. Perde vb eksikleri varmış. Memur adamın cebinde para olmaz ama bende hazır gelecek para var. Dedim ki davayı takip et satılan parayı al derneğe harca.

Sonradan herhangi bir vergi memuru gelmediği için bilirkişilik ücretinden bir sorun çıkmadı. 

Kıssadan hisse: Avukatına güvensen bile davanı sıkı takip et. Bilirkişiye de sağlam belge vermeye çalış.
 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt